Onur Gülbudak 0

Ruh Sağlığı Çalışanları Açlık Grevlerinde Ölüm İstemiyor

Show your support by signing this petition now
Onur Gülbudak 0 Comments
0 people have signed. Add your voice!
0%

 

Halen yüzlerce insanın sürdürmekte olduğu açlık grevlerinin belli tıbbi eşikleri aşmış olması, uzun süre sansüre maruz kalan bu eylemin siyasal, sosyolojik ve etik boyutlarını içeren bir diğer eşiği de aşmasını beraberinde getirmiştir. Bunun sonucu olarak toplumun, önünde akıp giden açlık grevleri ile arasındaki duvarın gitgide inceldiği görülmektedir. Ne var ki, toplumsal duvarların inceldikçe güç kazandığı gerçeği bu açlık grevleri ile bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.

 “Süresiz/Dönüşümsüz açlık grevi” ve “ölüm orucu” eylemleri, psikoloji disiplini açısından gerek tarihsel, gerekse güncel anlamda en karmaşık ve zorlu araştırma, anlama ve çözümleme konularındandır. Bu tarz bir eylem,  yaşam güdüsünün çok kapsamlı ve süreğen bir şekilde baskı altına alınmasını gerektirmektedir. Öyle ki, ölüm istasyonuna doğru akan raylarda devamlı olarak ilerleme hali, her an, ölüm fikri, imajinasyonu ve hissi ile açık ya da örtülü şekilde karşı boğuşma anlamına gelmektedir.  Gerek, eylemin süreç temelli bir “ölüm”e denk gelmesi, gerekse sonu doğrusal olarak ölüme yönelen bir eylemin bizzat eylemci birey tarafından yönetilmesi, açlık grevlerini, ölüm anksiyetesinin söz konusu olduğu diğer tüm olgulardan ayırmaktadır. Açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin insan psişesinin en karmaşık muharebelerinden olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Bu sebeple insanlık tarihinin kendisinden “kaçınmak” üzerine şekillendiği varsayılabilecek “ölüm” olgusuna ve –dahi- gerçekliğine doğru “ilerleyen” insanların şov yaptıklarını iddia etmek, insan davranışını anlama zeminindeki temel psikolojik referanslar göz önüne alındığında, en hafifiyle talihsiz bir açıklama olarak değerlendirilmelidir.

Bu açıklamayı yapanların bir psikoloğa görünmeleri gerektiği yönündeki argümanı ise, ilgili sözlerin  “psikolojik bir saldırı olma niteliğini” perdeleyen  bir aklama girişimi olarak değerlendirmek doğru olacaktır.

Bireyi, ölümle arasında paradigmatik bir ilişki olan politik bir eyleme yönelten ve psikolojinin ontolojik sahasında yer alan saikler, esasen siyasetinde de sorumluluk alanının temel değişkenleridirler.

Açlık grevi, yaşadığımız dünyanın savaş, kıyım, işkence ile çevrili olduğu gerçeği göz önüne alınsa dahi,  bir insan yaşamında karşılaşabilecek en ağır psikolojik durumlardandır. Bir insanın her dakika, kendi bedenine, gittikçe kendisini soluksuz bırakacak bir ölüm kundağı örmesini izlemek, bu son derece katmerli “ağrı”ya kayıtsız kalmak, toplumsal sağlık açısından son derece düşündürücüdür.

Tıbbi anlamda olduğu gibi psikolojik anlamda da kritik aşamaya gelmiş olan açlık grevleri, her şeyden önce bir “anlama” çabasına ihtiyaç duymaktadır. Biz aşağıda imzası bulunan ruh sağlığı çalışanları, bu anlama çabasının bir parçası olduğumuzu duyurur, açlık grevlerinden kötü haberler gelmesi durumunda yaşayacağımız toplumsal yaradan son derece endişe duyduğumuzu bildiririz.

Share for Success

Comment

Signature

No signatures yet. Be the first one!